Nükleer enerji iklim hedeflerine ulaşmamızda yardımcı olabilir mi? Mycle Schneider, yılda bir yayımlanan, küresel nükleer enerji endüstrisinin durumunu ve eğilimlerini ele alan Dünya Nükleer Endüstri Durum Raporu’nun (WNISR)[1] editörü, bu soruya hayır cevabı veriyor.
[1] World Nuclear Industry Status Report ç.n.
Japonların Fukushima Daiichi Nükleer Felaketi’nin 10. yıldönümünü idrak ettiği şu günlerde, iklim krizinin üstesinden gelmek için nükleer enerji kullanımının yararları çerçevesinde dönen küresel tartışma sıcaklığını sürdürüyor. Çok sayıda çevreci, nükleer erime riski ve nükleer atıkların doğru biçimde imha edilmediğine dikkat çekerek buna muhalefet ediyor.
Ne var ki, başkaları da devasa miktarlarda karbonsuz enerji üretebilme yeteneği sebebiyle nükleer enerji üretimini destekliyorlar. DW, yılda bir yayımlanan, küresel nükleer enerji endüstrisinin durumunu ve eğilimlerini ele alan Dünya Nükleer Endüstri Durum Raporu’nun (WNISR) editörü Mycle Schneider ile görüştü.
Gero Rueter: Hedef küresel ısınmayı 1,5 santigrat derecenin (2,7 fahrenhayt derece) altına düşürmek. Nükleer enerji bu konuda ne rol oynayabilir?
Mycle Schneider: Bugün ilk öne çıkarmamız gereken aciliyet sorunu. Konu, sera gazlarını nasıl azaltacağımız ve bunu harcanan her bir euro ile ne kadar hızlı yapacağımız. Yani yapacağımızı mümkün olan en hızlı biçimde yaparken maliyet ve fizibilite kombinasyonu söz konusu.
Eğer yeni nükleer enerji santrallerinin inşasından bahsediyorsak nükleer enerjinin basitçe dışlandığını söyleyebiliriz. Sadece bugün en pahalı elektrik üretme yöntemi olduğu için değil daha önemlisi nükleer reaktörlerin yapımının çok uzun zaman alması nedeniyle. Bir başka deyişle, nükleer enerji santrallerine yatırılan her bir Euro, iklim krizini daha da ağırlaştırır çünkü harcanan para etkili iklim koruma yöntemlerine yatırım için kullanılamayacak.
Gero Rueter: Mevcut nükleer enerji santralleri için durum nedir?
Mycle Schneider: Santraller var ve elektrik üretiyorlar. Ancak artık enerji verimliliği için ihtiyaç duyulan önlemlerin çoğu nükleer enerji santrallerinin temel çalışma maliyetlerinden daha ucuz. Birinci nokta bu ve çoğu zaman unutuluyor.
İkinci nokta ise yenilebilen enerjiler bugün artık o kadar ucuzladı ki maliyetleri çoğu durumda nükleer enerji santrallerinin temel çalışma maliyetlerinin altına düşmüş durumda.
İzin verin iki örnek vereyim: Dünyanın güneş enerjisi için en düşük fiyatı Portekiz’de kilovat saat başına 1,1 sent. Ve şimdi İspanya’daki ilk sonuçlarda rüzgâr ve güneş enerjisinin maliyeti kilovat saat başına 2,5 sent. Bu rakamlar dünya genelindeki nükleer enerji santrallerinin büyük bölümünün temel çalışma maliyetlerinin altında.
Elektriğin depolanması için rüzgâr ve güneş enerjisinin genel üretim maliyetlerine ek olarak kilovat saat başına harcanacak fazladan 1-1,5 sent dahi nükleer enerji santrallerinin temel çalışma maliyetinin altında kalacaktır. Bu noktada aynı soruyu tekrar soruyorum Bir Euro, bir dolar ya da bir yuan ile ne kadar emisyonu engelleyebiliriz?
Gero Rueter: O zaman şimdi niye yeni inşa planları dillendiriliyor?
Mycle Schneider: Nükleer enerji konusunda sık sık Trumpizmin galip geldiğini düşünüyorum. Gerçeklerin artık bir önemi yok. Her yerde planlar, projeler konuşuluyor ancak ya çok küçük adımlar atılıyor ya da hiçbir şey yapılmıyor. Biz bunu her yıl detaylı olarak 300 sayfalık Dünya Nükleer Endüstri Durum Raporu’nda anlatıyoruz.
Gero Rueter: Bu durumun arkasında ne tür çıkarlar yatıyor?
Mycle Schneider: Bunlar çok açık özel çıkarlar. Eğer bu endüstri hayali projeler ortaya atmazsa daha hızlı yok oluşa doğru yol alır.
Gero Rueter: Politikacılar niye buna destek veriyor?
Mycle Schneider: Burada farklı çıkarlar söz konusu. Örneğin Fransa Başkanı [Emmanuel] Macron, Aralık 2020’de Le Creusote ocağını ziyaretinde nükleer endüstrinin inşasında stratejik askeri çıkarların da söz konusu olduğunu açıkça ortaya koydu. Ve Fransa hiçbir zaman konu nükleer olduğunda askeri ve sivil çıkarlar arasındaki bağlantıyı gizlemedi.
Çin gibi başka ülkelerde farklı çıkarlar söz konusu. Çin, Kuşak ve Yol İnisiyatifi aracılığıyla, ki Yeni İpek Yolu diye de anılıyor, çok sayıda ülkede altyapıyı finanse ediyor. Bu büyük ölçekli bir jeopolitika.
İngiltere’deki Hinkley Point C nükleer enerji santralinin ortak finansmanını da bu bağlamda düşünebiliriz. Bu mevzuda hakikat, verimsiz ve ipe sapa gelmez bir proje olduğu. Çin’in alt yapı yatırımlarının boyutu muazzam. 1 trilyon dolardan (821 milyar Euro) söz ediliyor. Bunun anlamı her ülkeye ayrı ayrı bakmak gerektiği çünkü hepsinin kendilerine göre çıkarları var.
Fransa, Saint Vulbas’taki dâhil, nükleer santrallerini korumasının ekonomik çıkarlarıyla ilintili olduğunu gösterdi.
Çin hâlâ daha yeni teknolojiler kullanan nükleer santrallere yatırım yapıyor, bir örneği de güneydoğu Fujian bölgesindeki santral.
Gero Rueter: Enerji şirketlerinin kâr getirmeyen reaktörleri çalıştırmasında başka ne tür çıkarlar söz konusu?
Mycle Schneider: Esas neden çalışan bir nükleer enerji santralinin gelir getirmesi. Nükleer enerji santrali kullanımdan çıkarılır çıkarılmaz sorumluluklar bilanço edilemeye başlanır ve ek maliyetler ortaya çıkar.
Bunun örneğini Japonya’da görebilirsiniz. Nükleer enerji santrallerinin kapatılması genellikle yıllarca sürer çünkü şirketler varlıklarından bu santralleri çıkarmak için harcama yapamazlar. Nükleer santralleri çalıştıranlar bir gecede iflas edebilir.
Enerji şirketlerinin Fransa’daki EDF gibi ciddi mali kriz ile karşı karşıya kalacakları kesin. Soru, bunu nasıl sürdürecekler? Kuşkusuz uzun dönemde ciddi oranda devlet sübvansiyonları almadan değil. Ancak para kazanabildikleri sürece, artık kârlı olmasa da, imha ve atık yönetimine yatırım yapmak söz konusu değil.
Gero Rueter: İmha maliyeti ne kadar?
Mycle Schneider: Bunun gerçekten ne kadara mâl olduğunu kimse bilmiyor çünkü çalışmaya devam eden bir kalıcı depolama tesisi yok.
Gero Rueter: Gelecekte bir kalıcı depolama tesisinin çalışmaya başlaması ihtimali var mı?
Mycle Schneider: Hâlihazırda çalışan bir kalıcı depolama tesisi yok. En gelişkin projeler Finlandiya ve İsveç’te. Ne var ki model alınan çalışma 1980’lerin başından kalma ve depolama bakır konteynırlarla yapılıyor. Ancak, son dönemlerde yapılan araştırmalar bakır konteynırların ilk düşünüldüğüne oranla ciddi biçimde korozyona daha yatkın olduğunu gösterdi. Bunun anlamı bu tesislerin İsveç ve Finlandiya’da kurulmasının güvenilirliğinin hala tümüyle tartışmalı olduğudur. Aynı durum diğer ülkeler için de geçerli. Onlar bu gelişmenin de çok gerisindeler ve kurulacak yer bir yana bir depolama modeline bile sahip değiller.
Gero Rueter: Asya’daki ülkeler bu sürece ne kadar yaklaştılar?
Mycle Schneider: Japonya’da hala bir depolama yeri ya da modeli yok. Aynı şey Kore için de geçerli. Çin de nükleer atığın yeniden işlenip işlenmemesi tartışılıyor. Bu daha da ileri bir nokta.
Esas olarak Asya ülkeleri aynı nükleer santrallerin yirmi otuz yıl önce kurulduğu Batı ülkeleri gibi davranıyor. Bunun anlamı, yüksek oranda radyoaktif atıkların sonsuza dek depolanabileceği geliştirilmiş planlamanın ve uygun bir konseptin olmadığı.
………………….
Mycle Schneider, yılda bir yayımlanan, küresel nükleer enerji endüstrisinin gelişimine ilişkin referans niteliğindeki bağımsız bir rapor olan World Nuclear Industry Status Report’un kurucusu ve başyazarı. Schneider dünya genelinde kimi ülkelerin ve uluslararası organizasyonların danışmanlığını yapıyor. 1997’de Alternatif Nobel Ödülü’nü (Right Livelihood Award) aldı.
Bu söyleşi Gero Rueter tarfından yapıldı ve İngilizceye Ineke Mules tarfından çevirildi. İlk olarak Deutsche Welle’de yayımlandı ve onların nazik izniyle yeniden yayımlanıyor.